Said Nursi Aldatmacaları
Said Nursi, şöyle demektedir,
Tevrat, İncil, Zebur'un,
Peygamberimiz Aleyissalatü Vesselama ait ayetlerinin birkaç numunesini göstereceğiz.
Birincisi : Zebur'da şöyle bir ayet var : Allahım ! Fetretten sonra bize Sünneti
( yasayı ) ihya edecek ( düzeltecek ) olan zatı gönder.
Risale-i Nur Külliyatı 1. cilt. syf. 432 / Yeni Asya Yayınları 1994
Zebur'un hiçbir yerinde böyle bir
ayet yoktur.
Said Nursi aynı sayfada devam ediyor,
Zebur'un ayeti : Ya Davud ! Senden sonra, Ahmed, Muhammed, Sadık ve Seyyid olarak anılacak bir peygamber gelecek. Onun ümmeti Allah'ın rahmetine mazhar olacak.
Said Nursi, Zebur'un bir ayeti diyor
fakat ayet numarası veremiyor. Çünkü böyle bir ayet de yok Zebur'da.
Tevrat'ın 3. ayeti : Musa dedi ki : Ey Rabbim, ben Tevrat'ta insanlara iyiliği
emredip onları kötülükten sakındırmak için çıkarılmış, Allah'a iman
eden hayırlı bir ümmetin vasıflarını gördüm. Onu benim ümmetim yap.
Allah buyurdu ki : O Muhammed ümmetidir.
Syf. 432
Said Nursi burada da, kurnazlık yaparak güya kaynak belirtiyormuş gibi, Tevrat'ın 3. ayeti diyor ki, ayet arandığı zaman bulunamasın. Tevrat'ta bir sürü 3. ayet vardır. Hangi bölümün, hangi 3.ayeti ? Bunu söylemiyor, çünkü Tevrat'da bu ifadeleri içeren böyle bir ayet yok.. Böyle bir ayet olmadığı gibi Muhammed'in adının geçtiği hiç bir ayet yok.
Said Nursi yalanlarına devam ediyor,
Tevrat'ın bir ayeti daha :
Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Mekke onun doğum yeri, Medine hicret yeri, Şam
onun mülküdür. Ümmeti ise hamd edici kimselerdir.
Syf. 433
Tevrat'ın hiçbir bölümünde,
Muhammed'in adı geçmediği gibi, Mekke onun doğum yeri, ifadesi de yoktur.
Bir başka yalan,
Tevrat'ın bir ayeti daha : Sen benim kulum ve Resulümsün, Sana Mütevekkil
adını verdim.
Syf.433
Tevrat'ta böyle bir ayet de yoktur.
Gene aynı yerde,
Tevrat'ın ayeti ; Hazret-i İsmail'in validesi olan Hacer, evlat sahibesi
olacak. Ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki, o veledin eli, umumun
fevkinde olacak ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.
Said Nursi bu ayetin Tekvin Bap 17'de olduğunu söylüyor. Tekvin Bap 17'de böyle
bir ayet yok. Ancak buna benzer bir ifade Tekvin Bap 16'da 11 ve 12. ayetlerde
var ;
11. Ve Rabbin meleği ona dedi :
İşte sen gebesin ve bir oğul doğuracaksın ve onun adını İsmail koyacaksın
çünkü Rab sana olan cefayı işitti.
12. Ve o insanlar arasında yabani adam olacaktır, onun eli
herkese karşı ve herkesin eli ona karşı olacak ve bütün kardeşlerinin şarkında
sakin olacaktır.
Tevrat'ın ayeti açık bir şekilde İsmail'den bahsetmekte.
Said Nursi, ayetteki İsmail adını kaldırıp onun yerine Muhammed'i düşündüren
ifadeler koyuyor.
Said Nursi Efendi devam ediyor,
'Tevrat'ın ikinci bir ayeti : Beni İsrail'in kardeşleri olan Beni İsmail'den
senin gibi birini göndereceğim. Ben sözümü onun ağzına koyacağım ;
Benim vahyimle konuşacak. Onu kabul etmeyene azap vereceğim.'
Ayetin aslı şu şekildedir,
Tesniye Bap 18
15. Allah'ın Rab senin için aranızdan kardeşlerinden benim gibi bir
peygamber çıkaracak, onu dinleyeceksin
16. Nasıl ki, Horebde toplantı gününde, bir daha Allah'ım
Rabbin sesini işitmiyeyim ve artık bu büyük ateşi görmiyeyim ve ölmiyeyim
diye Allah'ın Rab'den istedin.
17. Ve Rab bana dedi, Söylediklerini iyi dediler.
18. Onlar için kardeşleri arasından senin gibi bir
prygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım ve ona
emredeceğim her şeyi onlara söyliyecek.
Musa burada Tevrat'da yazan, aranızdan kardeşlerinden
ifadesini Yahudilere karşı kullanmaktadır. Muhammed Yahudi olmadığına
göre, hangi mantık bu söylemin Muhammed'e ait olduğunu kabul edebilir ?
Said Nursi, ayette hiçbir şekilde sözü geçmediği halde salt Muhammed ile
irtibatlandırabilme gayesi ile ayetin içine Yahudilerin kardeş kolu sayılan
İsmailli'leri ilave ediveriyor.
Ayrıca, Tevrat'ın Tesniye Bölümü Bap 17 deki, 15. ayete baktığımız
zaman,
Mutlaka Allah'ın Rabbin seçeceği adamı üzerine kral koyacaksın,
kardeşlerin arasından birini üzerine kral koyacaksın, kardeşlerinden
olmayan yabancı bir adamı kendi üzerine koyamazsın.
dediğini görüyoruz. Bu ayetin hükmüne göre, Yahudiler kendi
krallarını da İsmailli'lerin içinden seçmeleri gerekirdi.
Gene Bap / 17 ayet 17 şu şekilde devam eder,
Ve yüreği sapmasın diye kendisi için karılar çoğaltmayacak, ve
kendisi için fazla gümüş ve altın çoğaltmayacak.
Bu tanımlama belki İsa'ya uymakta, ancak bilinir ki, Muhammed'in 13
karısı ve bir sürü cariyesi olmuştur. Ayrıca yaptığı gece baskınlarında
ganimet olarak bir çok kadın, altın ve gümüş almıştır.
Said Nursi 433. sayfada devam ediyor,
'Eşiya Peygamberin Kitabında, kırikinci babında şu ayet vardır : -Hak Sübhanehu
ahirzamanda kendinin istifa gerde ve bergüzidesi kulunu ba's edecek ve ona
Ruhu'l Emin Hazreti Cibril'i yollayıp din-i ilahisini ona talim ettirecek. Ve o
dahi Ruhu'l eminin talimi vechile nasa talim eyleyecek ve beynennas hak ile hükmedecektir.
O bir nurdur, halkı zulümattan çıkaracaktır. Rabbin bana kablelvuku
bildirdiği şeyi ben de size bildiriyorum.- İşte bu ayet, gayet sarih bir
surette, ahırzaman Peygamberi olan Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın evsafını
beyan ediyor.'
Şimdi aynı ayetin değiştirilmemiş şekline bir bakalım,
İşaya Bap / 42
1. İşte kendisine destek olduğum kulum, canımın kendisinden razı
olduğu seçme kulum. Ruhumu onun üzerine koydum, milletler hakkı için
meydana çıkacaktır.
2. Bağırmayacak, sesini yükseltmeyecek, ve onu sokakta işittirmeyecek.
3. Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek,
hakkı hakikate erdirecek.
4. Ve dünyada hakkı pekiştirinceye kadar zayıflamayacak ve
cesareti kırılmayacak ve adalar onun şeriatini bekleyecekler.
Her iki anlatımdaki ifadelerin birbirlerine ne kadar benzedikleri
meydanda.
Ayet açıkça sesini yükseltmeyecek, tüten fitili söndürmeyecek
diyor. Oysa biliyoruz ki, Muhammed silahlı saldırılarında bir çok ocağı söndürmüştür.
Tevrat ve Zebur'u yeterli bulmayan Said
Nursi, efendisini biraz daha yüceltmek için, bu sefer de, İncil'e ayetler
yerleştirmekten geri kalmıyor.
İncil'de de şöyle bir ayet vardır, 'Onun demirden bir asası, yani kılıcı olacak ve onunla savaşacak. Ümmeti de onun gibi olacak.'
İncil'in de hiç bir yerinde böyle bir ayet yoktur.
Aynı kitabın gene 432. sayfasında,
'İncil'in ayeti : -Ben gidiyorum,
ta ki size Faraklit gelsin- Yani Ahmed gelsin. İncil'in ikinci ayeti : -Ben
Rabbimden, hakkı batıldan fark eden bir peygamber istiyorum ki, edediyete
kadar beraberinizde bulunsun- Faraklit, el-fariku beyne'l-hakkı ve batıl manasında,
Peygamberin o kitaplarda ismidir.
Bu ayetin aslı ise aşağıdaki gibidir ;
Yuhanna Bap 14
15. Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine
getirirsiniz.
16. Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun
diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhunu verecek.
17.Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz
O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.
18. Sizi öksüz bırakmayacağım, size geri döneceğim.
Ayette Görüldüğü gibi İsa, bir peygamberden değil, inandığı kutsal
ruhtan söz etmektedir. Ancak Said Nursi Efendi, burada da ufak tefek saptırmalarla
Muhammed'i, Hristiyanların Kutsal Ruh tanımlamasına uydurma
gayretleri içerisindedir. Ayrıca, Said Nursi'nin Faraklit dediği
Parakletos'dur ve Yunanca, Tesellici anlamındadır.
Said Nursi gene yarım yamalak okuyup, yalan yanlış anladıklarını
Mektubat adlı kitabında şöyle sürdürmektedir,
Yuhanna İncil'inin ondördüncü Bab ve yirminci ayeti şudur : -Artık
sizinle çok söyleşmem, zira bu alemin reisi geliyor. Ve bende O'nun nesnesi
asla yoktur!.- İşte 'Alemin Reisi tabiri Fahr-ı Alem demektir. Fahr-ı Alem
ünvanı ise, Muhammed-i Arabi Aleyhissalatü Vesselam'ın en meşhur ünvanıdır'
Syf. 154
Önce Yuhanna Bap 14 ayet 20 bu değildir. 20. Ayetin aslı aşağıdadır.
O gün anlayacaksınız ki, ben Babamdayım, siz
bendesiniz, ben de sizdeyim.
Said Nursi'nin anlatmak istediği ayet, Yuhana Bap / 14'de 30. ayettir.
Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın egemeni
geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur.
Said Nursi'nin dediği şekilde kabul edelim. İncil, bu dünyanın
egemeni ya da reisi demekle Muhammed'i işaret ediyor
diyelim. Bir başka ayette egemen olan dışarı atıldığı zaman ne olacaktır. ?
O zaman da Muhammed'in dışarı atılması Nurcular tarafından kabul görecek
mi ?
Yuhanna Bap / 12
31. Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın
egemeni şimdi dışarı atılacak.
Ya da Muhamed'in işlediği suçlardan dolayı yargılanmış bulunduğu
kabul edilecek mi ?
Yuhanna
Bap / 16
11. Yargı konusunda - çünkü bu dünyanın egemeni
yargılanmış bulunuyor.
Bu ayetlerde anlatılmak istenen şeytandır. Dünyanın
egemeni, ya da reisi geliyor ifadelerinden kast edilen, şeytanla birlikte geldiğine
inanılan kötülüklerdir.
Ama okuduğunu yarım yamalak anlayan, ya da bir çok İslami de görüldüğü
gibi, okuduklarını arzu ettiği şekilde anlamak isteyen Said Nursi Efendi,
hem kendisi çelişkiler içinde kalmış, hem de takipçilerini yanlış
bilgilendirmekten öte bir şey yapmamıştır.
Bütün bu karşılaştırmalar,
Said Nursi'nin yalan ve saptırmalarını açıkça göstermektedir. Bu yazılanları
araştırma zahmetine katlanmayan İslamiler'de inandıkları efendileri
Said Nursi'nin dediklerini aynen kabul etmektedirler.
Burada açıkça karşılaştırılması yapılan yanlışlar ve doğrular, onları bu
yanlış ve sabit inançlarından vaz geçirebilir mi sorusuna gelince ise, cevap hayır'dır. Hiçbir
Said Nursi inanırı, hiç bir şekilde aklını kullanmak zahmetine
katlanmayacak ve bu ispatı meydanda olan doğruları kabul etmeyecek, neye
inanıyorsa ona inanmaya aynı şekilde devam edecektir.
Said
Nursi ve İncil
Said Nursi bilindiği gibi
1876-1960 yılları arasında yaşamıştır.. Kitaplarını da 1900 yılından
sonra yazmaya başladığına göre, İncil ve Tevrat’dan yaptığını söylediği
alıntıları da bu yıllar arasında yapmış olması gerekmektedir.
Nurcu İslamiler,
efendileri Said Nursi’nin, ayetlerinde Muhammed’den adıyla bahseden hakiki
İncil’den alıntılar yaparak Muhammed’in geleceğinin İncil’de yazılı
olduğunu gösterdiğini iddia etmektedirler. Gene bu iddialara göre,
Muhammed’in gelişini bildiren ayetler güya İncil’in içinden çıkartılarak
değiştirildiği için, bugün elimizde bulunan İncillerde Muhammed’le
ilgili herhangi bir ifade bulunmamaktadır.
Bu durumda öyle
görünmektedir ki, Said Nursi Efendi, İncil’in, 200 yılından beri yazılan,
ya da matbaanın icadından sonra çeşitli ülkelerde milyonlarca basılan
orjinallerinden birini bulmuş ve alıntılarını bu orjinal İncillerden yapmıştır.
Daha sonra, yüzyıllardır İtalya, Fransa, Almanya gibi, onlarca Hristiyan ülkede
yüzyıllardır basılmakta olan milyonlarca İncil, hiçbir ülkede iz bırakmadan
birdenbire dünyadan yok edilmiş ve yerlerine, içinden Muhammed’le ilgili
ayetlerin çıkartıldığı sahteleri geçirilmiştir. Ve bu yüzden Nurcu İslamilerimiz
bu iddialarını ispatlayamamanın sıkıntısını çekmektedirler.
İşte, tipik
İslam mantığına uygun bir hikayedir bu.. Bütün Müslümanlar’da bu
hikayelerle büyür ve hiçbir araştırmaya gerek duymadan, kulaktan dolma
yalan yanlış bilgilerle İncil’in
değiştirilmiş olduğunu iddia ederler. Pek
tabidir ki, buradaki asıl amaç, Muhammed’in varlığının İncil’de geçiyor
olduğuna insanları inandırarak, buradan İslam’a ve peygamberine prim
yapmaktır.
Bugün, bir çok
müze ve özel kolleksiyonlarda, İncil’in 200 lü yıllara kadar dayanan
eski Yunanca, el yazması nüshaları bulunmaktadır. Bu nüshaların en
önemlilerinden biri, Sina Dağı’nın eteğindeki bir manastırda bulunan
4. yüzyıla ait, Kodeks Sinaitükus’tan alınan Eski Yunanca el yazması
örneklerdir.
Bütün bu
eski İnciller’e de baktığımız zaman, içlerinde Muhammed’le ilgili
herhangi bir ayet görememekteyiz. Zaten, dikkat edilecek olursa, Said
Nursi’nin, Yuhanna 14. Bap / 30.ayetden başka ayet numarası vererek gösterebildiği
bir ayet yoktur. Örnek olarak verdiği bu ayet’de, gerçekte şeytan’ın
anlatıldığının farkındamıdır bilmiyoruz. Çünkü bu ayetle ilgili
diğer iki ayet, Yuhanna 12. Bap / 31. ve Yuhanna 16.Bap / 11. ayetleri farklı
bap'larda bulunmaktadır. Yuhanna 14. Bap / 30 ayeti örnek olarak vermesinin
sebebi, insanları burada kullanılan 'alemin efendisi, yada egemeni' ifadesi
ile kandırabileceğini düşündüğündendir.
Görüldüğü
gibi, Said Nursi Efendi, Muhammed’i tanımlamasına yardımcı olabileceğini
düşündüğü benzer bir ifade
bulduğunda, hemen bap ve ayet numaralarını vermektedir, ancak verdiği diğer
örnekler için, Tevrat’ın bir ayeti, Zebur’un bir ayeti veya İncil’in
bir ayeti diyerek, kaynak belirtmekten kaçınan anlatımlar kullanmaktadır.
Çünkü bilmektedir ki, ayet numarası verirse insanlar verilen bu ayet
numaralarına göre söylediklerini kontrol etmek isteyebilirler. Başka türlü,
onca ayetin içinden bu ayetleri arayıp bulmaları zordur. Bu ucuz yaklaşımı
açıkça göstermektedir ki, bu Said Nursi Efendi, iddialarını
kuvvetlendirmek için inandırdığı insanları aptal yerine koyarak yalan söylemekten
çekinmemektedir.
Bakınız, İncil ve Tevrat