Lise II Tarih Kitabı Syf.90
1- Medineniler ile Mekkeliler arasında
derin bir düşmanlık ta vardı. Medinelileri
Muhammed'in davetine icabet etmeye sevk eden başlıca sebepler işte bunlardır.
Bu anlatım, öncelikli olarak, Medinelilerin
İslam'ı kabul etmelerinin, doğrudan İslam'la bağlantılı olmadığını
belirtiyor. Ayrıca, bilindiği gibi, bütün Müslümanlar, peygamberlerinden
bahsederken isminin başında mutlaka yücelik ifadesi olarak Hz. sıfatını
kullanırlar.
2- Muhammet te Mekke'den kalkıp Medine'ye kaçtı. Buna Hicret denildi.
Hiçbir İslami anlatımda rastlanmayacağı gibi, bir Müslüman tarafından
yazılmış hiçbir tarih kitabında, Muhammed'in, Mekke'den Medine'ye kaçışı
için, kaçtı ifadesi kesinlikle kullanılmamıştır.
3- Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir.
İslam inanışına göre Kuran, Muhammed'in koyduğu esaslar değil, Allah'ın
koyduğu hükümlerdir. Muhammed ise, bu esasları vahiy yolu ile alan
peygamberdir.
4- Bu esasları ihtiva eden cümlelere ayet, ayetlerden
mürekkep parçalara da sure derler. İslam an'anesinde bu ayetlerin Muhammed'e
Cebrail adında bir melek vasıtası ile Allah tarafından vahiy, yani ilham
edildiği kabul olunur.
Buradaki ifade de görüldüğü
gibi, ayetlerin
Allah tarafından geldiği değil, Allah tarafından geldiğinin İslam an'anesi
tarafından kabul edildiği belirtilmektedir. Böyle bir ifadeden, ancak Kuran,
Allah'tan gelen bir vahiy olmasa da, İslam gürüşünün şekli budur anlamını
çıkarmak mümkündür. Kuran'ın, Allah tarafından gelen bir vahiy olduğuna
inanan bir Müslüman'ın, insanı düşünmeye zorlayarak, kafasında böylesine
soru işaretleri bırakan bir anlatımda bulunması mümkünmüdür ?
5- Muhammet birdenbire Allah'ın Resulüyüm diye ortaya çıkmamıştır. O,
Arapların ahlak ve adetlerinin pek fena ve pek iptidai ve ıslaha muhtaç olduğunu
anlamış, bunları ıslah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş
ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.
Vahiy insanda fikir olarak doğmaz ve bir insan hiç bir şekilde
vahiy almaya karar veremez. Bir insanın kendisinde vahiy fikrinin doğması,
ancak çevresine böyle bir
telkinde bulunarak insanlar üzerinde etki sağlamaya çalışması fikrine kapılması
şeklinde açıklanabilir. Burada da Muhammed'in aynı kavram içinde bulunduğu
çok açık bir şekilde belirtilmektedir. Tenha yerlere çekilerek, yıllarca
tefekkürden kastedilen Hira dağında geçirdiği zamandır.
6- Vahiy, ilham fikri Muhammetten evvel de Araplarca meçhul değildi.
Yani, Muhammed'in vahiy fikrine kapılması için, kendiliğinden böyle bir
fikri bulması da gerekmiyordu. Kendisinden önce de aynı konuma gelmiş kişilerden
vahiy konusunu bilmekteydi.
7- Bütün iptidai kavimler gibi, Araplar da, şairlerin akıl
erdiremedikleri
kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı.
Burada da, Muhammed'in, Arapların bu tür inançlarını, kendi vahiy inançları
doğrultusunda kullanmaya çalıştığı anlatılmak istenmiştir.