Allah Korkusu
Kuran,
insanların Allah’tan korkmalarını ister. Buradaki amaç, insanların içine
korku salarak onları bu şekilde daha kolayca yönetmektir.
39:16.
Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (öyle) tabakalar
var. Işte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım! Yalnızca benden
korkun.
Bu kavram bugün hala geçerlidir. Bir Müslüman kendisinin
Allah tarafından yaratıldığına inanır ama, beni yaratandan ben neden
korkayım şeklinde bir sorgulamaya girmez.
Korkuların
en büyüğü cehennem korkusudur, çünkü orada işkencenin türlü çeşidi
vardır. Bakınız Cehennem.
İnsanlar, bilmedikleri yada anlayamadıkları güçler karşısında hep korkmuşlardır.
Bugün eskisi kadar bir geçerliliği olmasa da, asırlar öncesi insanları
korkutmak için kullanılan tabiat olaylarından biri de, yıldırımlardı.
Muhammed’de gök gürültüsünü ve yıldırımları insanları korkutmak için
kullanmayı bilmiştir.
Rad / 13. Gök
gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O'nun heybetinden dolayı
tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücâdele edip dururken O, yıldırımlar
gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır.
Bugün bizlere, ‘o yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar’ ifadeleri hernekadar komik gelse de, o zamanın insanı için durum farklıydı. 1400 sene önce henüz paratoner icad edilmemiş olduğu için, insanlar yıldırımlara karşı korunamıyordu. Dolayısı ile insanların ne olduğunu tam olarak anlayamadığı bu güç kolayca Allah’ın bir kızgınlık ifadesi olarak algılanabiliyordu. Tanrı arada bir insanlara varlığını hissettirmek isteyince büyüklüğüne yakışacak şekilde sesler çıkartıyordu. Yıldırımlar da kendisini peygamber ilan etmiş kişilerin elinde insanların bilmedikleri kutsal değerlere karşı kolayca korkutma aracı olabiliyordu.
Bakara / 19. Yahut (onların
durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü
ve yıldırımlar bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. O münafıklar
yıldırımlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar.
Halbuki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
2:55. Bir zamanlar: Ey Musa! Biz
Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp
durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı.
4:153. Ehl-i kitap senden,
kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa'dan, bunun daha büyüğünü
istemişler de, "Bize Allah'ı apaçık göster" demişlerdi. Zulümleri
sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı. Bilâhare kendilerine açık
deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da affettik.
Ve Musa'ya apaçık delil (ve yetki) verdik.
18:40. "Belki Rabbim bana,
senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir
de bağ kupkuru bir toprak haline gelir."
41:17. Semûd'a gelince onlara doğru
yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Böylece
yapmakta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı
onları çarptı.
51:44. Rablerinin emrine karşı
geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi.
Bugün insan, paratoner kullanarak
bulunduğu yeri yıldırımlardan korumaktadır.
Eğer, yıldırımlar Allah iradesi
ile insanları cezalandırmak için gönderiliyorsa, demek oluyor ki, insan
paratoner kullanarak Allah iradesinin önüne geçebilmektedir. Ancak, bu korku
insanların içine öylesine işlemiştir ki, bugün dahi yıldırım, sel ve
deprem gibi doğal felaketlerin Allah’tan geldiği tezi ile insan topluluklarını
korkutarak yönetmek mümkün olabilmektedir.
17 Ağustos
1998 senesi Marmara depreminde en büyük zararı inançlı Müslüman kesim görmüştür.
Bir Müslüaman
hiçbir zaman sorgulamaz ki, depremi Allah veriyorsa, Allah’ın bu zavallı Müslüman
insanlarla alıp veremediği nedir ki, hep ölenler onlardır. ?
Bir an için şöyle bir senaryo düşünelim. Düzce depreminde yıkılan cami
değil de, kilise olsaydı ve içinde ölen 47 Müslüman yerine 47 Hristiyan
olsaydı, bizim aklı evvel İslamilerin yaklaşımı ne olurdu ?
Her zaman doğal felaketlerin Allah’tan geldiğine inanan İslamiler bu sefer,
bir yanda yıkılan camilere baktı, bir yanda aynı yerde dimdik duran genel
evlere baktı ve bir daha
kendilerine böyle bir felaket vermemesi için Allah’a dua etti.