Islami Cihad
Merhametli ve şevkatli olma iddiasında olan dinin kanlı savaşlar çıkarması bir çelişki gibi görülebilir ama dünyanın en büyük ikinci dini bu şekilde büyüdü. Ve yayıldıktan sonra kendi aralarında da savaşlar yapan mezheplere ayrıldı.
Savaş, İslam'ın en baştan
beri bir parçasıydı. Muhammed Mekke'yi güç kullanarak ele geçirmişti.
Dokuz savaşa bizzat katıldı, birkaç tanesini de yönetti. Dini yaymak için
kutsal sayan Kuran'a uyulmasını emretti.
Bu yeni inanç Arap yarımadası'nda yüzyıllardır
aralarında savaşan Bedevi kabilelerini birleştirdi. Onlar İslam'ın hücum kıtaları
oldular. 632'de hemen Muhammed'in ölümünden sonra ardından gelen halifeler
sonu gelmeyecek gibi görünen kutsal savaşlara giriştiler. İlki peygamber öldüğünde
din değiştiren ve birliklere ayrılan kabilelere karşıydı, sonraki savaş
ise komşu ülkelere açılmıştı. Fanatik bedevi orduları Arap Yarımadası'nın
dışına taştılar. Hızlı bir şekilde Suriye, Irak, Filistin, Mısır ve İran'ı
fethettiler. Sonra kutsal savaş doğuda Hindistan'a batıda
da Kuzey Afrika ve İspanya'ya yayıldı. Sonunda 732 yılında Fransa'da
Tours'da kaybedilen bir savaşla ilerleme durdu.
Bu arada inananlar arasında, suikastlar ve
isyanlar arttı. Muhammed'in damadı Ali'nin takipçileri olan Şiiler, Sünni
çoğunluğa karşı çıktılar. Şiiler'in bir alt gurubu olan Hariciler yüzyıllarca,
soyları tükenene kadar aşırı dinci teröristler olarak savaşmışlardır.
Ultra fanatik Azarigiler ise günahkarları ve ailelerini öldürmenin sevap
olduğunu ilan etmişlerdir.
1100'ler ve 1200'lerde, Sünni halifelerle
anlaşamayan İsmail takipçisi küçük bir mezhep kutsal mücadele için tuhaf
bir yol kullanmaya başladı. Doğrudan bir savaşa girmek için sayıca çok
azdılar. Adına Suikastçılar da denen bu mezhep Sünni liderlere kılık değiştirmiş
birini gönderiyordu. Katil daima kıskıvrak yakalandığı için bir çeşit
intihar saldırısıydı.
Suikastçılar,eylemlerini İran ve Irak dağlarındaki
barınaklarında planlıyorlardı. Mezhebin üyeleri öldürme görevlerini yapıp
şehit olmak için yanıp tutuşuyordu. Suikastçıların kalesine giren bir
ziyaretçi,liderlerinden "dağların yaşlı adamı"diye bahsetmiş,tüm
kullarının onu koruduğunu ve ona itaat ettiğini, itaatlerini de onun için
kalenin duvarlarından atlayarak gösterdiklerini söylemiştir. Marco Polo ve
başka tarihçiler,kendini adayan bu insanlara haşhaş ve başka uyuşturucular
verildiğini yazar ama bunu kanıtlayan herhangi bir delil yoktur.
Onlarca yıl boyunca Suikastçılar din
adamlarını, Sünni devlet adamlarını, generalleri ve hatta iki halifeyi öldürmüştür.
Müslüman liderler camiye gittiklerinde veya halk içine çıktıklarında zırh
giyer olmuşlardır. Haçlı Seferleri sırasında, Suikastçılar Müslüman hükümdar
Selahaddin'i öldürmek için iki kez girişimde bulundular ve Hiristiyan
kumandan Conrad de Montferrat'ı öldürdüler. Sonunda Moğollar ve sultanların
yürüttüğü saldırılar Suikastçıların varlığını sona erdirdi ve
geriye sadece efsanevi isimleri kaldı.
1700'lerden başlayarak yeni bir cihat dalgası
başladı. Arap yarımadasında Muhammed el-Vahab, İslam'ın dünyevi kaygılarla
bozulduğunu ve ancak ateşle temizlenebileceği yolunda vaazlar veriyordu.
Dinden çıkmış kafir Müslümanlara karşı savaş açtı. Ölümünden sonra
Vahhabi Bedevi ordusu 1800'lerin başında birkaç şehri fethetti ve şehir
sakinlerini katletti. Bunlar, "sapkınları" çöle sürüp, kafalarını
kestiler ve liderleri öldürdüler. Bir yüzyıl süren karışıklıktan sonra
Vahabiler tekrar 1900'lerin başında ortaya çıktılar. Arap Yarımadası'nı
fethedip Suudi Arabistan'ı kurdular.
Tarihçi Daniel "1745'den 1934'e kadar
Vahabiler, Müslüman düşmanlarına karşı savaştılar... Vahabiler öteki Müslümanların
inanca sadık olmadığını, cihada ihanet ettiğini savunuyordu.
Bu savaşlara "dinsel farklılıklar
neden oldu" diye yazıyor.
1804'de Nijeryalı bir din adamı Usman dan
Fodio, Obir sultanına karşı cihat ilan etti. Dört yıl süren çarpışmalar
binlerce insanın ölümüne yol açtı ve sultan yönetimden düştü.
1854'lerde, Sudan'da Nil bölgesinde Muhammed
Ahmet kendini Mehdi (Tanrı tarafından yönlendirilen kişi) ilan etti ve
"inançsızlara"karşı bir savaş başlattı. Birlikleri 10 bin kişilik
bir Mısır ordusunu yendi ve Hortum'u savunanları katletti.Bunların arasında
Britanyalı general "Çinli" Gordon da vardı.Mehdi öldü ve yerine
geçenler tüm İslam dünyasına karşı cihat başlatmak istediler. Ama
Britanya ve Mısır orduları Sir Herbert Kitchener'ın (ve genç subay
Winston Churchill'in) komutası altında Maxim tüfeklerini kullanarak 20
bin Mehdi takipçisini bir günde yok etti.