Diyanet İle
İlgili Yazılar
Bedevi
için yazılan ihtiyacı karşılamıyor
Diyanet İşleri
Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, İslam'da yeniden yapılaşma tartışmasını,
Avrasya İslam Şûrası'nın dün Saraybosna'da başlayan 4. toplantısına taşıdı.
Yılmaz, ‘‘Bedevi Araplar için yazılanlar Anadolu halkının ihtiyacını
karşılamıyor. Günümüz koşullarına uymayan içtihat ve fıkıh bilgileri
gözden geçirilmeli’’ dedi.
DİYANET İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, İslam'da yeniden yapılanma
tartışmasını, Adriyatik'ten Orta Asya'ya kadar uzanan coğrafyada yaşayan Müslüman
ülke ve toplulukları kaynaştıran Avrasya İslam Şûrası'nın dün
Saraybosna'da başlayan 4'Üncü toplantısına da taşıdı. Mehmet Nuri Yılmaz,
‘‘İslamı insanlarımıza yeni bir tat ve solukla anlatalım. Dünya bizden
bunu bekliyor’’ dedi.
Avrasya İslam Şurası, Adriyatik'ten Orta Asya'ya kadar uzanan coğrafyada yer
alan 26 ülke ile 10 özel bölge ve cumhuriyette yaşayan müslümanların 47
dini temsilcisinin yanısıra, Bosna Hersek'teki Ortadoks, Katolik ve Yahudi
cemaatlerin liderlerini de biraraya getirdi. Toplantının açılış töreninde
Birleşmiş Milletler Bosna Hersek temsilcisi de bir konuşma yaptı. Mehmet
Nuri Yılmaz, insanları ayırmak değil, birleştirmek için varolan dinin
amacının insanları mutluluğa ulaştırmak olduğunu belirtip, ‘‘Dinin
amacı kavga olamaz. Din temsilcileri arasında barış sağlanamazsa dünyada
barış hayalden ibaret kalır’’ diyerek, diyalog çağrısında bulundu.
Dini, insanlara, hakikatine uygun olarak anlatmak gerektiğini söyleyen Yılmaz,‘‘Din
adına yayılan hurafeler vardır. Bir de hakikatler vardır. Din, hakikattir.
Din, hurafeleri, masalları ortadan kaldırmak için gelmiştir. Hz. Muhammed
bunun için savaştı’’ dedi.
İHTİYACI KARŞILAMIYOR
Din hakikatinin anlatılması için, din kitaplarının gözden geçirilmesi
gerektiğini anlatan Mehmet Nuri Yılmaz, İslam dininin esaslarının değişmediğini,
ancak esasların yorumlanmasına ilişkin örf ve adetlerin zaman içinde değiştiğini
söyledi. Mehmet Nuri Yılmaz, 600-700 yıl önce yazılmış fıkıh mecmualarının
günün ihtiyaçlarını karşılayamadığını belirterek, ‘‘O yıllarda
Bedevi Araplar için öngörülenler, bugün için Anadolu halkının
ihtiyacını karşılamamaktadır’’ dedi. Yılmaz, bu nedenle günümüz koşullarına
uymayan içtihat ve fıkıh bilgilerinin gözden geçirilmesine gerek olduğunu
söyledi. Mehmet Nuri Yılmaz, 'İşte İslam budur' diyebileceğimiz insanı
yetiştirmemiz gerekiyor'' diye konuştu. Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın
Avrasya coğrafyasında yaşayan tüm soydaş ve dindaşlara gereken bütün
desteği vermeye azimli olduğunu söyledi.
Birleşmiş Milletler Bosna Hersek Temsilcisi Jacques Klein da dinler arası
diyalogu teşvik eden bu tür girişimleri desteklediklerini belirterek,
‘‘Bana öyle geliyor ki, kendilerini ifade edemeyen, Bosna Hersek halkı değil,
onları dinlemeyen Avrupa başkentleri. İslamın Bosnalı yüzü Avrupa için
bir tehdit oluşturmuyor. İslamın Bosnalı yüzü bireylerin eşit haklarına
dayalı hukuk kuralları ile yönetilen ülkelerin sosyal ve kültürel çeşitliliği
ile uyum içindedir’’ dedi.
DİN HİZMET VE EĞİTİMİ ELE ALINIYOR
Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla başlayan süreçte Balkanlar, Kafkaslar ve
Orta Asya'da yaşayan Müslümanları Türkiye'nin inisiyatifi ile bir çatı
altında toplayan Avrasya İslam Şurası Teşkilatı'nın Saraybosna toplantısında
Mehmet Nuri Yılmaz'ın çizdiği çerçeve içinde bir İslam bireyinin yetiştirilmesi
için 21'nci yüzyılda verilmesi gereken din eğitimi ele alınıyor.
Şurada 21'nci yüzyılın başında müslüman topluluklara verilen din
hizmetleri ve din eğitimi değerlendiriliyor. Bundan sonra sunulacak din
hizmetleri ve din eğitiminin daha etkin yapılabilmesi için yeni stratejiler
belirleniyor.
Avrasya coğrafyasında yaşayan, farklı din mensuplarının barış ve
istikrar içinde birarada yaşamaları ve dinlerarası diyalog ile hoşgörü
ortamının sağlanmasında izlenecek yol da, toplantının önemli gündem
maddeleri arasında yer alıyor. Şura, 28 Temmuz'da kararlarının açıklanmasıyla
sona erecek.
NOTLAR
Dua edelim elektrik gelsin
Mehmet Nuri Yılmaz'a en çok yöneltilen sorulardan biri, Türkiye dışında
yapılan ilk şura toplantısı için neden Saraybosna'nın seçildiği oldu. Yılmaz,
bu soruya, ‘‘Dedelerimizin can ektiği bir toprak olduğu için. Avrupa'nın
göbeğinde nüfusunun çoğunluğunun müslüman olduğu için. Acı kayıplar
veren
bir ülke olarak o kötü günlerin geri gelmemesi için’’ yanıtını
verdi.
Toplantı, Avrasya İslam Şurası Teşkilatı'nın 1995'te Ankara'da ilk
toplantısından bu yana, coğrafyası üzerinde İslam birliğini sağlamada
kaydettiği ilerlemeleri özetleyen bir mültivizyon gösterisi ile başladı.
Türkiye ve Bosna Hersek bayraklarının asıldığı toplantı salonunda Kur'an
okunup Bosna Hersek ve Türk milli marşları dinlendi.
Toplantının açılışında Bosna Hersek Reisu'l-Uleması Dr. Mustafa Efendi
Ceriç, Ortadoks Cemaati Temsilcisi Metropol Nikolay Mrch, Katolik Cemaati
Temsilcisi Kardinal Vinko Puljuc adına yardımcısı Marko Josipoviç ve Yahudi
Cemaati Temsilcisi Yakob Fıntsi de birer konuşma yaparak şuranının
dinlerarası diyalog ve hoşgörü çağrısında destek verdiler.
Bosna Hersek Reisu'l Uleması Dr. Mustafa Efendi Ceriç, açılış töreninde
duygusal bir konuşma yaparak, ‘‘Bu toplantı Yüce Allah'ın bizi yalnız bırakmadığını
gösteriyor. Bu toplantı tarihi açıdan büyük önem taşıyor’’ dedi.
Toplantının açılışında Bosna Hersek Başbakanı Edhem Bıçakciç de hazır
bulundu.
Mehmet Nuri Yılmaz, açılış töreninden sonra katılımcılara toplantının
yapıldığı Saraybosna Holliday Inn Oteli'nde yemek verdi.
Şuranın oturum çalışmaları başladığında toplantı salonunda
elektrikler sık sık kesilince Mehmet Nuri Yılmaz, ‘dua edelim’ diye
espiri yaptı. Katılımcılar, Mehmet Nuri Yılmaz'ın çağrısına uyarak yüksek
sesle dua edince elektrik gelmese de jeneratör devreye girdi.
Başbakan Ecevit, Başbakan Yardımcıları Bahçeli ve Yılmaz, TBMM Başkanı
Akbulut, DYP lideri Çiller ve FP Lideri Recai Kutan birer telgraf göndererek,
şuranın başarılı çalışmalar yapması dileğinde bulundular.
Rusya'ya büyük ilgi
AVRASYA coğrafyası dışında kalan Arap alemi temsilcilerinin katılmadığı
toplantıda Rusya Federasyonu Delegasyonu büyük ilgi çekiyor. Rusya
Federasyonu'nda yaşayan müslümanlar, Rusya Federasyonu Avrupa Kısmı Ruhani
Lideri Şeyhülislam Talat Tacettin, Dağıstan Müftüsü Ahmed Hacı Abdüllayev,
St. Petersburg Müftüsü Cafer Pançayev, Çuvaşistan Müftüsü Albir
Krganov, Omsk Eyaleti Müftüsü Zülkarneyn Şakircanov ve
Tataristan Müftüsü Osman İshakov tarafından temsil ediliyor. Gümülcüne Mütfüsü
İbrahim Şerif ve İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nın yanısıra KKTC Din
İşleri Dairesi Başkanvekili Cemal İlktaç da toplantıya katılıyor.
Toplantıda Arnavutluk, Azarbeycan, Batı Trakya, Belarus, Bulgaristan, Hırvatistan,
KKTC, Kazakistan, Kırgızistan, Kırım Özerk Cumhuriyeti, Kosova, Litvanya,
Makedonya, Moğolistan, Romanya, Rusya
Federasyonu, Slovenya, Tacikistan, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti ve Bosna
Hersek'ten toplam 47 dini lider hazır bulunuyor.
Avrasya İslam Şûrası
DİYANET İşleri Başkanlığı, yurtdışında yaşayan müslüman Türklere
verdiği din hizmetlerini, Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla başlayan sürecin
ortaya çıkardığı ihtiyaç üzerine 1992'den itibaren Balkanlar, Kafkasya ve
Orta Asya Müslümanlarını da kapsayacak şekilde genişletti. Bu çerçevede
din hizmetlerinin daha etkinleştirilmesi için 1995'te Ankara'da Birinci
Avrasya İslam Şurası toplandı. İlk şuraya bu coğrafyada bulunan 21
ülkeden 29 temsilci katıldı. İlk üç toplantı Türkiye'de gerçekleştirildi.
Bu toplantılarda yapılan çalışmalar sonucunda, tespit edilen hedeflerin büyük
bölümü hayata geçirildi. Örneğin, Ramazan ayı ve bayramların başlama
tarihlerini belirleyen imsakiyelerde İran ya da Suudi Arabistan'ın değil,
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın takviminin esas alınması sağlandı
Müslüman'ın
El Kitabı
DSP
Milletvekili Sema Pişkinsüt "Sapık eğilimlerin manevi ve dini değerlerle
destekleniyor gibi gösterilmesi yanlış" dedi.
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
TBMM'deki
kadın milletvekilleri ''Müslümanın El Kitabı'' adlı yayın nedeniyle Diyanet
Vakfı'na tepki gösterdiler. TBMM İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu
Başkanı DSP'li Sema Pişkinsüt , ''Sapık eğilimlerin manevi ve dini değerlerle
destekleniyor gibi gösterilmesi yanlıştır'' derken DYP Kayseri Milletvekili
Sevgi Esen , ''Kadın dövmek için bahaneler aramak dinimize de, insan haklarına
da aykırıdır. Kınıyorum'' görüşünü aktardı.
Diyanet
Vakfı'nca yayımlanan kitaptaki ''kadının dövülebileceğine'' ilişkin
ifadeleri sert sözlerle eleştiren Pişkinsüt, İslam dininin, özünde anlaşmazlıkları
gideren bir din olduğunu ve kimsenin kimseye baskısının, onur kırmasının
söz konusu olamayacağını söyledi. Pişkinsüt, bu tür değerlendirmelerin
bilimsellikle de ilgisi bulunmadığını belirterek ''Toplum bunu tartışacak
ve sade yurttaşlar da bunu kendi inanışları çerçevesinde değerlendireceklerdir.
Psikiyatristler, akademisyenler ve toplum bilimciler, şiddet ve şiddetin
izleri konusunda açıklamalar yapmalıdırlar'' diye konuştu.
Sevgi
Esen de, ''Değil kadını dövmek, insanın insanı dövmesi dahi benim dini
bilgilerim içinde kimsenin başkasına veremeyeceği bir haktır. Kadını dövmek
için bahaneler aramak, ona ilişkin yorumlar getirmek, tamamen dinimize ve
insan haklarına aykırıdır, bunu kınıyorum'' dedi. Milletvekillerinin bu
konuda tavır koymaları gerektiğini vurgulayan Esen şunları söyledi:
''Benim
annem de kadın, kızım da kadın. Bunu söyleyenler dünyanın en kutsal varlığı
olan ananın varlığını unutuyorlar. Bunu söyleyenlerin anaları da kadın.
Gündeme neden oturtuluyor? Neden Türkiye, mehter marşı gibi bir ileri bir
geri gidiyor. Bu konuda yasal önlemler alınabilir, ama önemli olan ruhların
kabul etmesidir. Kadınların dövülebileceği yönünde açıklama yapanlar,
21'inci yüzyıla giderken herkesin insan olduğunun farkına varmalıdırlar.
Kusura bakmasınlar ama, kimse de kendini dövdürmez. Kimse de özenmesin.''
Kuran’daki şeriata göre kadınların nasıl dövüleceğini açıklayan, Türk
ordusunu ulusun değil, belli bir cephenin ordusu ilan eden Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, Cumhuriyete saldıran, kadınları ikinci sınıf olarak gören,
devletin kurumlarını hedef gösteren kitaplarla dolu.
Laik Cumhuriyetin bir kurumunun yan örgütü olmasına karşın Cumhuriyet ve
Atatürk karşıtı eserlerle sık sık kamuoyunun gündemine gelen ve eleştiri
alan Diyanet Vakfı Yayınları'nın pek çok kitabında, Cumhuriyet, laiklik,
Atatürk ve Atatürkçüler, ''bilimsel eleştiri'' adı altında hakarete uğruyorlar.
Felsefe Bölümü'nde öğretim üyeliği de yapmış olan Fehmi Baykan 'ın
''Aydınlanma Üzerine Bir Derkenar'' adlı kitabında, aydınlanma düşüncesi
ve bu düşünceyi savunanlar yerden yere vuruluyor. Kitabındaki yazılı özgeçmişine
göre, Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğretim üyeliği de yapmış
olan Baykan'ın görüşleri şöyle:
''Gazi, malumunuz, saltanat ve hilafeti yıkarken tüm Osmanlı müesseselerini
ve dini dünya görüşünü de külliyen ret ve terk etti. Garp tanrısının
tekliğinde tevhid sağlandı. Une roi, une loi, une foi (tek kral, tek kanun,
tek iman). Cumhuriyetle ihdas edilen yeni siyaset ve topluluk nizamının dünya
görüşü ne olacaktı? Dini dünya görüşü ile ne ikame edilecekti? Buna
'ilim' dendi. (En hakiki mürşit), akıl dendi. Batı felsefesine aşina
olanlar ise 'Aydınlanma' dediler, diyorlar.''
Aydınlanma felsefesi diye bir felsefenin olmadığı öne sürülen kitapta,
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Türkiye'de, ''laik brahmin sınıfı'' nın
halkı eğitmeyi ve dünya görüşünü belirlemeyi tekeline aldığı
savunuluyor ve şöyle deniliyor:
''Daha önce de belirttiğim gibi, bizim laik brahminlerin üç mezhebi, yani
Atatürkçüler, solcular ve liberaller bazı meselelerde kendi aralarında
ihtilafa düşseler bile, 'Aydınlanma felsefesini' benimseyip, hürmet etmede müttefiktirler.
Bu mezheplere mensup olanların kalitesizleri, 'Aydınlanma felsefesinden'
bihaberdir, ama bu istikamette ihdas edilmiş olan 'bilim', 'akıl', 'çağdaşlık',
'laiklik, laisizm' vb. sloganları bilir bilmez kullanıp, millete laf ile
nizamat vermeye kalkarlar. Bu zümrelerin daha ehil olanları ise açıkça,
'Aydınlanma' ilkelerinden bahsederler.''
Kitapta, aydınlanma felsefesi efsane olarak nitelenerek ''Putperestlik sadece
tahsilsiz insanlarda görülen bir durum değildir, kendilerini entelektüel,
aydın görenlerde de, hatta filozoflarda da yaygın olan bir insani zaaftır.
Keza sadece ilkel dindarlar değil, 'modern ateistler' de, bizim Ataistler (Atatürkçüler)
de, çağdaş laikler de, aynı şekilde, putperesttirler'' görüşüne yer
veriliyor.
Ataullah Bayezidof 'un ''İslam ve Medeniyet'' isimli kitabının ''Aile'' bölümünde
de Şir'atü'l-İslam adlı kitaptan alıntılar yapılıyor. Kitapta şu görüşlere
yer veriliyor:
''...Çünkü kadın zayıf bünyeli bir varlık olup, -az çok- kocasının hükmü
altındadır. Koca, karısı tarafından gelebilecek dil azarlamasına karşı
hoşgörülü davranmalı, sabırlı olmalıdır. Koca ile karısı arasında
danışma, yalnız evle ilgili ailevi işlere aittir. Öteki önemli hususlarda
ise yasaklanmıştır.''
Kitaba göre ev işleri vicdanen kadınlar için zorunludur.
Mustafa Çetin Baydar 'ın ''İslam ve Radyo Televizyon'' adlı kitabında da
"İslami Radyo Televizyon" un kurulması isteniyor ve TRT'deki
dini yayınların azlığından, içeriğinden yakınılıyor.
Kitapta, ''TRT, laisizme fevkalade önem veren bir sistemin devlet eliyle
kurulmuş yayın organıdır'' denilerek TRT'nin ''dini yayın yapıyor gözükmesinin''
bu yayınların yapılmasına ''ihlasla'' inanmasından değil, ''demokrasi ve
çoğulculuğun bir şartını şeklen yerine getirmek istemesinden'' kaynaklandığı
öne sürülüyor. Kitapta ''İslami radyo televizyon kurma cehdini anlatacak
olan İslam bilginlerinin, başarı için önce üç zümreyi hazırlamaları
gerekiyor:
1- İslam tebliğcileri, 2- İslami sermaye ve iş çevreleri, 3-
Siyasal rejim'' denilerek İRT'nin gerçek amacı hakkında dolaylı da olsa
mesaj veriliyor.
Türkiye Diyanet
Vakfı
Varlığı
200 trilyon lira
Vakıf, gıdadan temizliğe, eğitimden
sağlığa ve yayıncılığa kadar uzanan 6 büyük şirket, 3 bin 800 lojman,
7 bin taşınmaza sahip.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Türkiye Diyanet Vakfı, vakıf adı altında holdingleşen bir yapı olarak gıdadan
temizliğe, eğitimden sağlığa ve yayıncılığa kadar uzanan her alanda
faaliyet gösteriyor. Vakıf 6 büyük şirket dışında, çok sayıda işletmeyle
değişik alanlarda yer alıyor. CHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Sabri Ergül
de devletin kendi eliyle yarattığı vakıfta kontrolü kaybettiğini
vurgulayarak Türkiye Diyanet Vakfı'nın şu anda 3 bin 800 lojman, 7 bin taşınmaz
ve 200 trilyona yakın parayı kontrol ettiğini söyledi.
Türkiye Diyanet Vakfı, ilk
şirketini, 1983 yılında özellikle cami inşaatında uzmanlaşmış şirket
gereksinimi gerekçesiyle kurdu. Gıda İnşaat Neşriyat ve Turizm (GİNTAŞ)
şirketinin sermayesinin yüzde 99.76'sı vakfa ait bulunuyor.
İnşaat işlerinin yanında GİNTAŞ,
Isparta Uluborlu'da Soğuk Hava Deposu İşletmeciliği, Habur Hac Konaklama
Tesisleri'nde otel ve sosyal tesis işletmeciliği, Ankara Siteler'de Orman Ürünleri
Sanayi ve Dekorasyon Atölyesi İşletmeciliği yapıyor.
Ülker Gıda'nın sahibinin de
ortak olduğu belirtilen Kocatepe Modern Mağazacılık İşletmeleri Sanayi ve
Ticaret AŞ (KOMAŞ), sermayesinin yüzde 93.83'ü vakfa ait olarak 1990 yılında
kuruldu. Beğendik'e kiralanan alanı düzenleyen KOMAŞ şirketi, Antalya'da doğrudan
mağaza ve market işletiyor. KOMAŞ, önce Olivetti'nin, ardından Exper, OKI,
Panasonic ve Canon markalarının faks, bilgisayar, yazısı, fotokopi
makineleri bayiliklerini yürütüyor. Ayrıca Mısırlı Sakhr firmasının ürettiği
Kuran-ı Kerim CD'sinin de dağıtıcılığını yapan bu şirket, Türkiye
Diyanet Vakfı'yla KOMAŞ Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şirketi'ni de
kurdu. Bu şirketin sermayesinin yüzde 44'ü de KOMAŞ'a ait bulunuyor.
Sermayesinin yüzde 96.87'si Türkiye
Diyanet Vakfı'na ait olan Diyanet Vakfı Neşriyat Pazarlama Ticaret Sağlık
ve Turizm AŞ (DİVANTAŞ) 1993 yılında kuruldu. Merkezi İstanbul'da olan şirketin
Türkiye çapında 12 bölge temsilciliği, 1 il temsilciliği ve 1400 civarında
aktif pazarlamacı ve temsilcisi bulunuyor.
Özel anaokulu, ilköğretim
okulu, lise, özel meslek kursları, yabancı dil kursları, dershane ve öğrenci
yurtları gibi özel öğretim kurumları açmak, yazılı-sözlü yayımlar
yapmak, alıp-satmak ve dağıtmak, yurtiçi ve yurtdışı geziler düzenlemek,
seminerler ve okulculuk hizmetleri yapmak üzere kurulan Vakıf Özel Eğitim ve
Öğretim Tesisleri Ticaret ve Sanayi AŞ'nin (VETAŞ) de sermayesinin yüzde
96.6'sı Türkiye Diyanet Vakfı'na ait bulunuyor.
Şirketin Özel Bornova
Lisesi, 1994-1995 yılında öğretime başladı ve 1998-1999 öğretim yılında
460 öğrenci ve 50 öğretmeni barındırıyordu. Bu lise kapsamında anaokulu,
ilköğretim okulu, lise ve yükseköğrenim kız öğrenci yurdu yer alıyor.
Türkiye Diyanet Vakfı, önce
1996 yılında 29 Mayıs Tıp İşletmesi'ni kurdu ve 1998 yılında işletmenin
faaliyete geçişiyle birlikte finansman kaynağını genişletmek üzere 29 Mayıs
Sağlık Hizmetleri Eğitim Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ kurularak şirketleşme
yoluna gidildi.